Görüş Bildir

el-Mukaddime fi't-Tasavvuf'tan

Sûfilerle Arkadaşlık
İbrahim b. Ethem k.s. şöyle demiştir:
“Ârif olan fakîrler (sahip oldukları hiçbir şeyi kendilerine nisbet etmeyip Cenab-ı Hakk’a ait görenler, dervişler) ile arkadaşlık etmek kişiyi âriflerin makamına ulaştırır.” 
Ahmed b. Abdullah Şervînî rh.a. hakkında şöyle nakledilir:
“Ebu Bekir b. Danyal Ermûnî rh.a. onu rüyasında görür. Aralarında şöyle bir konuşma geçer: 
– Hangi ameller sana daha çok fayda verdi?
– Tevhidden sonra fakîr zatlarla arkadaşlık yapmaktan daha faydalı bir amel bulmadım. 
– Peki, hangi ameller daha zararlı oldu?
– Sûfiler (Allah dostları) hakkında ileri geri konuşmak... Çünkü onlar bana iyilikte bulunmasalardı ben helake uğrayanlardan olurdum. Onlar hakkında söylediğim sözler neredeyse amellerimi yok edecekti. Fakat onları tanıma şerefiyle bu durumdan kurtuldum.”
İbrahim b. Müvelled rh.a. şöyle demiştir:
“Bir defasında Tartus beldesine gittim. Bana bir cemaatin evde toplandığı söylendi. Ben de onlara katıldım. Orada on yedi fakîr (derviş) gördüm hepsi de bir kalp üzereydiler.”
Ebu Saîd Harrâz k.s. şöyle demiştir:
– Elli sene sûfilerle arkadaşlık yaptım, aramızda herhangi bir ihtilaf olmadı. 
– Bunun sebebi nedir, diye sorulması üzerine şu cevabı verdi:
– Çünkü ben sadece nefsimin kusurlarıyla meşgul oluyordum.
Zünnûn-i Mısrî k.s. şöyle demiştir:
“Allah Tealâ ile dostluğun O’nun emirlerine tâbi olmak; insanlarla arkadaşlığın onlara samimi davranmak; nefsinle arkadaşlığın ona muhalefet etmek; şeytanla ise onunla muharebe etmek üzere olsun.”
Fütüvvet (Yiğitlik, Cömertlik)
Süfyan-ı Sevrî k.s.’ye fütüvvet soruldu o da şu cevabı verdi:
“Kardeşlerinin hatalarını affetmektir.”
Fakih Mansur rh.a. bu manada şu şiiri söylemiştir:
Farzet ki senin zannettiğin gibi kötülük yaptım / Öyleyse kardeşliğinin sonucu nerede? / Sen de benim gibi kötülük yaptığın vakit / Faziletin nerede, mürüvvetin nerede?
Gencin şu beş şeyi muhafaza etmesi fütüvvettendir:
• Emaneti,
• İffeti,
• Doğruluğu,
• Güzel kardeşliği,
• Kalbin ıslahını.
Kim bunlardan birini zayi ederse fütüvvet şartlarının dışına çıkmış olur.
Hikmet ehlinden biri şöyle demiştir:
Kimde şu altı haslet bulunursa, onda tam fütüvvet olduğuna hükmet:
• Az da olsa nimete şükretmek,
• Büyük musibetlere sabretmek,
• Yumuşak huyluluk (hilm) ile cahil kimseyi idare etmek,
• Cimriyi cömertlikle terbiye etmek,
• Bazı insanların beklediği gibi yaptığı iyiliğe karşı kimseden karşılık beklememek,
• Daha önce yaptığı iyilikleri devam ettirmek.
Amr b. Ubeyd rh.a. şöyle demiştir:
Bir kimsede şu üç özellik toplanmadıkça onda mürüvvet vasfı tam olmaz:
• İnsanların ellerindekinden umudunu kesmek,
• Eza duyduğu sözlere tahammül etmek,
• Kendi nefsi için sevip istediği şeyi insanlar için de istemek.
Sûfîlerden birine “Mürüvvet nedir?” diye soruldu, şöyle cevap verdi: “Hiç kimseyi kötülükle anmamaktır.”
Şunlar fütüvvetin edeplerindendir:
Misafir geldiğinde önce onu bineğinden indirip ağırlamak ve ikramda bulunmak, sonra yemeği hazırlamak, ardından güzel sohbet etmek... Hz. İbrahim a.s.’ın selamdan hemen sonra yemek hazırlamaya nasıl başladığını bilmiyor musun? Nitekim Allah Tealâ ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Andolsun ki elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjde getirdiler ve ‘selam sana’ dediler. O da ‘size de selam’ dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.” (Hûd 69) 
Muhammed b. Ali Tirmizî rh.a. şöyle demiştir:
“Yapılan amele karşılık beklemek fütüvvetten değildir. Şayet kişi yaptığı amel karşılığında mükâfat ve bedel talep ederse, nefsinin bayağılığını ve küçüklüğünü ortaya koymuş olur. Görmüyor musun, Firavun’un sihirbazları ona geldiklerinde şöyle dediler: “Eğer üstün gelen biz olursak, bize kesin bir mükâfat var mı?” (A’raf 13)
Ayet-i kerimede ifade edildiği üzere sihirbazlar Firavun’dan ücret talep etmişler ancak gayretleri boşa çıkmıştır.
Yine Muhammed b. Ali Tirmizî rh.a. şöyle demiştir:
“Beraber olduğun kimseye sanatından, marifetlerinden bahsetmen ve bunu sık sık tekrarlaman fütüvvetten değildir. Firavun yaptıklarını nasıl sayıp döktü, görmüyor musun? Onun fütüvveti yoktu ve Hz. Musa a.s.’a başa kakarak şöyle dedi: “(Kendisine Allah’ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?” (Şuarâ 18)
Hasan-ı Basrî k.s. şöyle demiştir:
“Yapılan (güzel) amellerin laflara üstünlüğü saygıya layıktır. Sözlerin işe üstünlüğü ise sevilmeyen şeydir.”
Bütün hallerde fütüvvetin aslı, insanın içi ile dışının bütün söz ve hallerde bir olmasıdır. Bununla birlikte yaptığı işlerle övünmeyi terk etmek, dinin gereklerini muhafaza etmek, sünnetlere tâbi olmak, Allah Teâlâ’nın emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak gereklidir.
Şunlar fütüvvetin şartlarındandır:
Doğruluk, vefa, cömertlik, hayâ, güzel ahlâk, canlılara iyilik etmek, kardeşlerine karşı şefkatli davranmak, kötülüklerden ve arkadaşları hakkında kötü şeyleri dinlemekten kaçınmak, ahde vefa göstermek, kin ve hilekârlıktan uzak durmak, Allah için dostluk ve düşmanlık etmek, kardeşlerine karşı mal ve sahip olduğu makamla yardımcı olup genişlik sağlamak ve bunları başa kakmayı terk etmek, sâlihleri sevmek ve onlarla arkadaşlık etmek... Bunlar gibi diğer güzel hasletler de fütüvvettendir.
 


Semerkand Dergi Logo