Görüş Bildir

O'nu Nerede Bulalım?

Allah Rasulü s.a.v. ölümü sıkça hatırlamamızı tavsiye etmiştir. Buyurmuştur ki: “Lezzetleri yok eden ölümü çokça hatırlayın. Çünkü ölümü hatırlamak darda olanı rahatlatır, rahatlıkta olanı sıkıştırır (gafletten uyandırarak ahiret kaygısına düşürür).” Başka bir hadis-i şerifte de “Akıllı kişi nefsine hakim olup ölümden sonrası için çalışandır.” buyurulur.

Enes b. Mâlik r.a. da Peygamber Efendimiz s.a.v.’in şöyle buyurduğunu nakleder: “Ölümü çok hatırlayın. Çünkü ölümü hatırlamak günahları temizler. İnsanın elini dünyadan çeker. Zenginken ölümü hatırlamak zenginliğin taşkınlığını giderir. Fakirken ölümü hatırlamak da kadere razı yaşamayı öğretir.”

Bir mecliste Allah Rasulü s.a.v.’e sorarlar: “Ya Rasulallah, kişinin şehitlerle beraber haşrolması mümkün müdür?” “Evet” buyurur “gece ve gündüzünde yirmi sefer ölümü hatırlayan kişi şehitlerle beraber haşrolur.”

Yine Allah Rasulü s.a.v.’in haber verdiği üzere, “Kim ölümü çok hatırlarsa, Allah ona şu üç şeyi ihsan eder: Kalbinde kanaat hasıl olur, ibadetinde sevinç ve ferah bulur ve tevbe etmek için acele eder.”

İbadetler adet değil ibadet olacaksa, ölümü sıkça hatırlamak gerekir. Tasavvufun maksadı da ölümü unutturmamaktır. Bir adam Veysel Karanî rh.a. hazretlerine gelir nasihat almak için. Veysel Karanî rh.a. ona şöyle der: “Yatarken ölümü yastığının altına koy, kalktığında da karşında bil!” Ölüm hatırlanırsa Allah Tealâ bilinir. Çünkü O’na ulaşmanın kapısı ölümdür.

Tâbiîn devrinin sâliha hanımlarından Hafsa binti Sirin rh.aleyhâ’nın ibadete düşkünlüğü dillere destandı. Mahlukata ve dünyaya yabancı, Allah’a dosttu. Çünkü dünya ve mal fani, Allah Tealâ bakidir. Dünyada en sevdiği ev Allah’ın evi, yani mescitlerdi. Fıkıh âlimiydi. Anneliği tatmıştı. Çok sevdiği oğlu Huzeyl yazın odun toplar, kırar, düzeltir ve kışın annesinin sobasını yakardı.

Hafsa Hatun buyuruyor: “Ben bu çocuk sebebiyle tarifsiz sevinç duyardım, içim aydınlanırdı. Ben namazda iken oğlum ateşi yakardı. Odunları öyle güzel kırardı ki yanarken duman çıkmazdı. Sıcağını ne çok ederdi ne de az. Oğlumun soba yakışına hayran idim.

Bir gün oğlum vefat etti. Allah’ın verdiği sabırla dayandım ama boğazıma bir şey tıkandı sanki. İçime dağılmayan bir üzüntü çöktü. Gözümün aydınlığı gitmişti. Bir defasında Nahl suresini okurken 95 ve 96. ayetlere geldim. Allah Tealâ şöyle buyuruyordu:

‘Allah’ın ahdini az bir karşılığa değişmeyin! Şayet anlayan kimseler iseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır. Sizin yanınızdakiler tükenir, Allah katındakiler ise bâkidir. Elbette sabırlı davrananlara yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz.’”

Bu ayetleri tekrar tekrar okuyan Hafsa Hatun’un içindeki hüzün gitti, yüzünü Mevlâ’ya döndü. Onun kendini ibadete verdiğini görenler anlamıyor, büyük bir suç işledi de tevbe ediyor sanıyorlardı.

Hafsa Hatun ölümü aklından hiç çıkarmaz, kefenini daima yanında bulundururdu. Onun gibi nice âbidler ölümü hatırlamak için evlerinin içine mezar kazdılar, kefen giyip o mezarlarda yattılar. İşte ârifler ölümü burunlarının ucunda bilmiş, “muamele ilmi”nden “mükâşefe ilmi”ne geçmiş, dünya ilminden ahiret ilmini bulmuşlardı.

Abdülmecid Şirvanî rh.a. hazretleri de günde 19-20 saat kitapla meşgul olurdu. Bir gün kitapları dile geldi: “Ey Abdülmecid, bizi bırak da Allah’ı ara” dediler.

Muhteremler, kitapla Allah bulunmaz. Allah, kefeni bırakmayanın, ölümü unutmayanın takvasıyla bulunur.



Semerkand Dergi Logo