Görüş Bildir

Tavan Arası

Kitaplar Arasında

Kitaplar ve Hikâyeleri

Her eserin bir yazılış maksadı, bir de hikâyesi vardır. Bazen yazarın önsözünden, bazen hatıralarından, bazen de mevzuya dâhil olmuş birisinin naklettiklerinden bu hikâyeleri öğreniriz. Kitaba dair hikâyelerin izini sürmek, yazılış maksadını da ele verir. Mesela Şemseddin Sivasî k.s. hazretlerinin bazı eserlerini yazmasını ağabeyi tavsiye etmiş, müellif de eserin başında bu tavsiye üzerine yazdığını belirtmiş. Hiç şüphesiz bu tavsiye bir ihtiyacın karşılanması ya da zamanın bir fitnesinin bertaraf edilmesi içindir. Biliyoruz ki âlimlerimiz eserlerini sanat olsun diye değil, hizmet maksatlı yazıyorlardı. Kaynaklarımızda binlerce eserin böyle yazılış maksadı ve hikâyesi bulunur.

Böyle bir hikâyeye Hâce Ubeydullah Ahrar k.s. hazretlerinin risalelerinden biri için de şahit oluruz. Hâce Ubeydullah k.s., Risâle-i Vâlidiyye aldı kitabı babasının bir konuşması üzerine yazmış. Mevzuyu eserin önsözünden okuyalım:

“Bilinmesini isterim ki, bu risaleyi kaleme almamda bana çok güvenen babamın -Allah bize ve ona bu risalenin içindekilerle amel etmeyi nasip eylesin- şu sözleri tesirli oldu:

‘Allah dostlarının sözlerinden, akıl yürütmeyle anlaşılamayacak kapalı ifadeleri açıklayan, hakiki manalarını anlamayı ve yakîn ilimlerini öğrenmeyi sağlayacak bir risale yaz. Nitekim Rasulullah s.a.v. ‘Allah bildiğiyle amel eden kimseye bilmediklerini öğretir’ (Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, 10/15) buyurmuştur.’

Bu sözler üzerine, şu fakire babasının emrine boyun eğmekten başka yol kalmadı. Çünkü Allah Tealâ’nın rububiyet sıfatına edep bunu gerektirir. Şöyle ki: Cenab-ı Hakk’ın terbiyesinin tesirinin bana ulaşması, önce babamın vasıtasıyla oldu. Bazı zâtlar bu manayı açıklarken şöyle demişlerdir:

‘Rububiyetle ilgili edep şunu gerekli kılar: Cenab-ı Hakk’ın terbiyesine mazhar olan ve O’nun bu terbiyesini terbiye olunanlara ulaştırmaya aracılık eden kimseye hürmet etmek, o kimsenin izzet ve şerefinden dolayı gereklidir. Zira bu hürmet, ‘Bütün işler O’na döndürülür’ (Hûd 123) ayetinin hükmü ile Hak Tealâ’ya dönüktür.

Bu küçük risalede marifetullaha vesile olan hususlardan bahsedildi. Okuyuculardan, bu eseri kaleme alanı aradan çıkarmalarını, müellifin kalemi tuttuğu gibi bu risalenin de Cenab-ı Hakk’ın tasarrufu altında yazıldığını bilmelerini rica ederiz.”

Önsözünden sonra eserin ilk kısmından da şunlara dikkat çekilir:

“Hz. Peygamber s.a.v.’e tâbi olmadan marifetullah hâsıl olmaz. Bütün yakîn ehli zâtlar bu konuda söz birliği etmişlerdir. Tâbi olmak da tâbi olunanın ne kadar bilindiğine bağlıdır. Allah Rasulü s.a.v.’in sözleri, fiileri ve halleri vardır. Sözleri diliyle, fiilleri zâhiriyle, halleri ise bâtınıyla ilgilidir.

Rasulullah s.a.v.’in sözlerine tâbi olmak, O’nun şer’i şerifine muhalif olan hiçbir sözü dile getirmemekle olur. Gıybet, yalan ve müslümanları incitecek sözlerin hepsinden sakınarak...” (Hâce Ubeydullah Ahrar, Kalbin Huzuru –Vâlidiyye, Havrâiyye ve Enfâs-ı Nefîse Risaleleri, Çev. Nadirbek Kasimov, Hâcegân Yay., 2019, İstanbul, s. 25-29)

Latifeler

Bizim merhum Nasreddin Hoca gibi, Araplar arasında da meşhur olan bir “Cuha” vardır. Cuha hazır cevaplığıyla, safdilli oluşuyla, hikmetli cevaplarıyla meşhurdur. Araplar arasında latifeleri yaygındır. Bu latifelerin bazıları Nasreddin Hoca ile ortaktır. Birçoğu ise sadece Cuha’ya mahsus rivayetlerdir. Faik Reşad’ın Külliyât-ı Letâif’te zikrettiklerinden birkaçını aktaralım:

Pamuğu Tutuyorsa

Cuha bir gün parasız kalmış. Satmak için evden çatlak bir testi alıp çarşıya götürmüş. Çarşıdakiler,

– Oğul, bu testi çatlak, su tutmaz, demişler. O da demiş ki:

– Buna evde pamuk doldurup saklarlardı. Pamuğu tuttuğu halde suyu niçin tutmasın!

Buraya Nasıl Gelmiş?

Cuha, Basra sokaklarını gezerken bir ev görüp durmuş, hayran hayran bakmaya başlamış. Neye baktığını sormuşlar. Şöyle demiş:

– Bu evi Bağdat’ta görmüştüm. Şimdi nasıl olmuş da buraya gelmiş, ona bakıyorum!

İki Vazife Birden

Cuha bir gün ölüm yatağında bulunan bir hastayı ziyarete gider. Ziyaret adabını yerine getirdikten sonra hane halkını taziyeye başlar.

– Hastamız henüz sağ. Ölmedi ki taziye ediyorsun, derler. Şöyle cevap verir:

– Öyle ama ben her zaman buraya gelemem. Hazır gelmişken iki vazifeyi birden ifa edeyim dedim.

Hamallık Parası

Cuha bir gün çarşıdan bazı şeyler alıp hamala yükletir. Kalabalık bir yere geldiklerinde, hamal kalabalığa karışıp sıvışır. Birkaç gün sonra Cuha hamala rast gelir. Adamı görür görmez kaçar, bir tarafa saklanır. Niçin saklandığını sual edenlere de şu cevabı verir:

– Hamallık parasını ister diye korkumdan saklanıyorum!

Hikmet Ehlinden

Bu dünyadan geçtin ise
Korkma ölmezsin ölmezsin.
Aşk şarabın içtin ise
Korkma ölmezsin ölmezsin.


Şeyhin elin aldın ise
Nur gölüne daldın ise
Bu menzile erdin ise
Korkma ölmezsin ölmezsin.


Şeytan evin yıktın ise
Gönül evin yaptın ise
Hakk’a doğru baktın ise
Korkma ölmezsin ölmezsin.


Ölmezden ön öldün ise
Bunda nefsin bildin ise
Dostu sende buldun ise
Korkma ölmezsin ölmezsin.


Birliğin zikrettin ise
Varlığın fikrettin ise
Nimete şükrettin ise
Korkma ölmezsin ölmezsin.


Şeriata girdin ise
Tarikata erdin ise
Marifeti buldun ise
Korkma ölmezsin ölmezsin.


Mana yüzün anlar isen
Kulak tutup dinler isen
Hidayete mazhar isen
Korkma ölmezsin ölmezsin.

Vâhib Ümmî Halvetî k.s. (v. 1597)



Semerkand Dergi Logo