Görüş Bildir

Komşuluk Nerede?

İslâm, bir arada insanca yaşamayı mümkün kılmak için hakları ve vazifeleri ayrıntılarıyla belirlemiştir. İnsanların birbiri üzerindeki haklara genel bir tanım olarak “kul hakkı” denilmiştir. Kul haklarına riayet etmek imanın bir gereğidir. Hayatını imanına göre yaşamak isteyen her mümin haklara dikkat etmek zorundadır. Ayrıca toplumun adalet, güven ve huzur içinde yaşaması için haklar hususunda dikkatli olmak şarttır. 
Komşuluk, Cenab-ı Hak tarafından riayet edilmesi emredilen bir husustur. Dolayısıyla şartlar ne kadar değişirse değişsin müminin bu hukuka son derece dikkat etmesi gerekir. 
Neredeyse mirasa ortak 
Türkçede “komşu” kelimesi “karşılıklı ya da yakın konan (oturan) kimse” manasına gelir. Arapçada ise “yakınlık, yakın olmak” anlamındaki “câr” kelimesi ile ifade edilir. Kısaca komşu, karşılıklı ya da yakın evlerde oturan, yüz yüze ilişkileri olan, farklı örf, adet ve değerleri paylaşsa bile yardımlaşan ve dertleşen insanların birbirlerine verdikleri isimdir.
Cenab-ı Mevlâmız şöyle buyurur: “Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.” (Nisa 36)
Efendimiz s.a.v., İbn Ömer r.a. ve Hz. Âişe r.anhâ validemizden rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Cebrail bana komşuluk hususunda o kadar tavsiyede bulundu ki, neredeyse komşuyu komşuya vâris kılacağını zannettim.” (Buhârî, Edeb 28; Müslim, Birr 140)
Anlaşılıyor ki komşu, neredeyse miras hakkı bulunan akrabalar kadar yakındır.Bu yakınlık elbette hakları gözetip korumayı, güzel muameleyi gerektirir.
Müminlerin komşuluk ilişkilerinde neredeyse bütün hakları özetleyen şu hadis-i şerif herkesçe bilinir: “Komşusu açken kendisi tok uyuyan kâmil mümin değildir.” (Tabarânî, Mu’cemu’l-Kebîr) 
Komşunun et kokusu
Asırlar boyunca müminler komşuluk hususunda son derece hassas davranmışlardır. Bunun güzel bir örneğini şu hatırada görürüz: 
Abdullah b. Mübarek rh.a. hac mevsiminde Mekke’de vazifelerini yaptıktan sonra Harem’de uyuyakalır. Rüyasında semadan iki melek iner. Aralarında şöyle konuşurlar: 
“Bu sene altı yüz bin kişi haccetti. Fakat hiçbirinin haccı kabul edilmedi. Fakat Şam’da Ali b. Muvaffak ismindeki bir ayakkabı tamircisinin yaptığı amelin hürmetine Allah Tealâ hepsinin haccını kabul etti.”
Abdullah b. Mübarek rh.a. uyanınca merak içinde Ali b. Muvaffak’ı tanımak için Şam’a gider. Onu bulunca sorar:
– Nasıl bir hac yaptın da senin hürmetine Allah Tealâ bütün hacıların haccını kabul etti?
– Bir yanlışlık var. Ben hacca niyetlendim, fakat gidemedim.
– Nasıl olur?
– Otuz senedir hacca gitmeyi arzu ederdim. Bu zaman içinde üç yüz dirhem para biriktirdim. Yola çıkacağım güne yakın bir zamanda evimizi komşudan gelen et kokusu sardı. O sıralar hamile olan eşim bana; “Komşudan et kokusu geliyor, canım çekti, bana bir parça et ister misin?” dedi. Komşuma gittim. Durumu anlatınca komşum ağlamaya başladı: “Bu et size haram, çünkü yolda bulduğum ölü bir hayvana ait. Bu etten yedi gündür aç olan çocuklarımın ölmeyecek kadar yemeleri helal, size ise haramdır. Helal bir şey bulamadığım için mecburen bunu yedireceğim.” dedi.
Ali b. Muvaffak sonrasını şöyle anlatır:
– Komşumun anlattıkları içimden bir parça kopardı. Bin bir zorlukla biriktirdiğim üç yüz dirhemi ağlayarak ona verdim ve dedim ki: “Yazıklar olsun bana ki sen açken halinden haberdar değilim. Hakkını bana helal et.”
Bunun üzerine Abdullah b. Mübarek der ki:
– Allah mübarek eylesin. Rabbim de bana rüyada bu hakikati gösterdi.
‘İman etmiş sayılmaz’
Kişinin akrabalık ilişkilerini sağlam bir şekilde koruması gerektiği gibi komşuluk hakkına da riayet etmesi beklenir. İyi komşuluk her insana lazım olan ve asla reddedilemeyen bir nimettir. İçerisinde samimiyet, muhabbet ve yardımlaşma barındıran bu ilişki, hayatımızın zorluklarını hafifletir, sevinçlerimizi çoğaltır. 
Birçok akrabayı bayramlarda ya da özel günlerde görmek mümkünken, komşuyla hemen hemen her gün karşılaşılabilir. Bazen iyi bir komşu akrabayı bile aratmaz. Bu sebeple “ev alma komşu al” denilmiştir. 
Komşunun kötüsü ise hayli bezdirici olabilir. Kötü komşuluk tamamen haklara dikkat etmemekle alakalıdır. Kötü komşu huzuru bozar, güven hissini yıkar, adeta muhiti insana dar eder. Kimsenin hiç kimseye böyle eza etmeye hakkı yoktur. Efendimiz s.a.v. bir gün art arda üç kez buyurdu ki: 
– Vallahi iman etmiş sayılmaz! 
Sahabiler merak edip;
– Kim iman etmiş sayılmaz ey Allah’ın Rasulü? diye sordular. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
– Şerrinden komşusunun güvende olmadığı kimse...
Şu halde komşuluk ilişkisi doğrudan imanla alakalıdır. Hakiki iman iyi komşu eder. Kötü komşuluk ise zayıf ya da sıhhatli olmayan iman demektir. Komşusuna zarar veren kişinin her şeyden önce imanına bakması gerekir. 
İyi komşuluk, kötü komşuluk
Komşular birbirlerine daima yardımcı olmalı, sıkıntı verecek şeylerden sakınmalı, birbirlerinin derdiyle dertlenmelidir. Hakiki mümin İslâm ahlâkı üzere daima komşusuna karşı yumuşak huylu, güler yüzlü olur. İkram ve ihsanda cömert davranır. İhtiyaç halinde ödünç vermek, hatta hediye etmek komşuya ihsan kapsamına girer.
Günümüz apartman hayatında komşuluk haklarına dikkat daha da önem kazanmış bulunuyor. Sadece bir duvarın ya da tavanın ayırdığı komşular birbirini rahatsız edecek harekette bulunmamaya özen göstermeliler. Yüksek sesle bir şeyler dinlememeli, penceresine balkonuna kırıntı ya da toz serpmemeli, ortak alanlarda çöp ve benzeri şeylerle huzuru bozmamalıdır. Bina yaparken, ağaç dikerken komşunun güneşini rüzgârını kesmemeye özen gösteren bir medeniyetin nesilleri olduğumuz unutulmamalıdır.
Olgun bir mümin, komşusunun maddî manevî ihtiyacına ilk koşan kişi olmalıdır. Din ya da dünya işlerinde yardımcı olmaya çalışmalıdır. Bildiklerini komşusu ile paylaşmalı, gerektiğinde birlikte öğrenmenin imkânını araştırmalıdır. Komşusunun kusurlarını göz ardı etmeli, sırlarını ifşa etmekten sakınmalı, dedikodusunu yapmamalı, Cenab-ı Hakk’ın emrettiği bu güzel bağı korumaya çalışmalıdır. Zaman zaman eziyet görse dahi komşuluk gereği sabretmelidir. 
Sarhoş komşu
Komşuya sabrın güzel bir örneğini İmam-ı Âzam Ebu Hanîfe rh.a.’de görüyoruz. 
İmam-ı Âzam rh.a.’in genç bir komşusu vardı. Her gece evine içkili gelir, gürültüsü ile onu hayli rahatsız ederdi. İmam-ı Âzam rh.a. gençten hiç şikâyetçi olmaz, komşusunun haline tahammül ederdi. 
Bir gün başkalarının şikâyetinden olsa gerek, genci hapse atarlar. Gece, her zaman olduğu üzere gencin sesini duymayan İmam-ı Âzam rh.a. meraklanır.
– Komşumuzun neden sesi gelmiyor, diye sorar.
– Efendim, vali o sarhoşu hapse attırdı, diye durumu açıklarlar.
İmam-ı Âzam rh.a. sabah olunca doğruca valiye gider. Herkes onun teşekkür için geldiğini düşünmektedir. Vali onu görür görmez ayağa fırlar. Hürmet ve tevazu ile:
– Teşrifinizin sebebi nedir, diye sorunca İmam-ı Âzam rh.a. komşusunun serbest bırakılmasını rica eder. Vali:
– Efendim, böyle önemsiz bir mesele için niye zahmet ettiniz? Haber gönderseydiniz emriniz derhal yerine getirilirdi, der.
Genç serbest bırakılır. İmam-ı Âzam rh.a. ile karşılaştığında mahcup olur. Çünkü onu rahatsız ettiğinin farkındadır. İmam-ı Âzam rh.a.:
– Bak, biz seni unutmuyoruz, diyerek gence iltifat eder.
Bu genç kısa zaman sonra tevbe eder ve İmam-ı Âzam rh.a.’in talebeleri arasına katılır.
‘Ben onlarla, onlar benimle mutlu’
Geçmişin nice güzel hatırasını tarihin sayfalarına terk ettiğimiz günümüzde, Abdurrahim Karakoç bugünün komşuluk ilişkilerini eleştiren bir şiirinde şöyle der:
“Ahbaplık komşuluk nerede erenler / Duruyorsa haber versin görenler. / Söyleyin söyleyin eski yârenler / Sohbeti harcadık daha ne kaldı?”
Şair haklı. Modern hayatta bırakın komşuluğu, selamlaşma bile hayli azaldı. Güven duygusu zarar gördü. Komşuluk giderek kayboluyor. Yine de birbirini ailesi gibi seven, birbirine gidip gelen, ikram ve ihsanda bulunan insanların yaşadığı mahallelerimiz hâlâ var. Çocukların komşulara rahatlıkla emanet edilebildiği, ahaliden biri bir süre görülmeyince mahallelinin hemen soruşturduğu yerler buralar. Henüz yitirmediğimiz ancak kan kaybeden mahalleyi ayakta tutmak hepimizin sorumluluğunda. 
İmam Zeynelâbidîn rh.a’in komşuları, dostları ve haklarını gözetenler için yaptığı dua ile bitirelim:
“Allahım! Komşularım, dostlarım, haklarımızı gözetenler ve düşmanlarımızla mücadele edenlerin haklarını en iyi şekilde gözetmem için bana yardım et. Onları da senin yolunun icaplarını hakkıyla yerine getirmeye, edep ölçülerini gözetmeye muvaffak eyle. Onlar benimle mutlu olsunlar, ben de onlarla mutlu olayım. Âmin, ya Rabbe’l-Âlemin.”
 


Semerkand Dergi Logo