Hatıraya Hürmetten Fukaralık Çekmek
II. Mahmud ve Abdülmecid devirlerinde iki defa kaptan-ı derya olan Çengeloğlu Tahir Paşa ’yı, azlinden sonraki günlerde eski ahbaplarından biri ziyarete gelir. Bir müddet sohbetten sonra söz döner dolaşır, geçim ve maişet meselesine gelir. Paşa geçim sıkıntısından şikayetle halini yana yakıla anlatmaya koyulunca, adamcık pek yufka yürekli imiş, bir müddet sonra dayanamayıp ağlamaya başlar. Paşa anlatır, o ağlar. “Sen bu hallere düşecek adam mıydın?” diye de hayıflanır, devletlûlere verip veriştirir. Derken, Paşa sözün mecrasını değiştirir ve:
– Gerçi, der, gayet kıymetli murassa bir kılıcım varsa da cennetmekân efendimiz filanca zamanda hediye ettiği için feda edemiyorum. Bir de murassa çubuk takımım var ama o da cennetmekân yadigârı olduğu için kıyamıyorum. Yine şevketmeab efendimizin ihsan-ı şahanesi olan kakmalı bir mücevher kutusu da var ama hatırasına hürmeten elden çıkaramıyorum, der.
Tahir Paşa bu tür eşyalarından olmak üzere yemek takımları, at koşumları, kürkler vs. saydıkça, ağlamakta olan dostunun yüzü gitgide değişir. Paşanın tam da “Hünkârımız efendimizin yadigârı olan mineli saat…” derken adam öfkeyle içini boşaltır:
– Be adam! Bu kadar malın var da bir saattir beni ne diye ağlatıp duruyorsun; satıp yesene!..
Avni Arslan - Ziya Demirel, Osmanlı Tarihi’nden İlginç Hikâye ve Anekdotlar, Akçağ, Ankara 2010, s. 136-137.