Zenginlik de Ağlatır
Hz. Ömer r.a.’ın hilafeti döneminde Mısır fethedilmiş, elde edilen büyük miktardaki ganimet Medine’ye getirilmiştir. Herkes sevinç içindedir. Büyük bir zafer kazanılmış, o güne kadar görülmemiş zenginlik beytü’l-malin önüne yığılmıştır.
Fakat Halife herkesin aksine hüzünlüdür, ağlamaktadır. Ganimetleri avuçlar, sonra yere bırakır. Onun bu halini gören Abdurrahman b. Avf r.a.:
– Ey Müminlerin Emiri, neden ağlıyorsun? Bugün şükür ve sevinç günüdür, diyerek onu teskin etmek ister. Hz. Ömer r.a. bir taraftan gözyaşlarını silerek şöyle der:
– Doğru söylüyorsun. Fakat şeytan, böyle büyük servete kavuşan topluluğun arasına daima kin ve düşmanlık sokar. Bu nimetlerin şükrünü eda edemeyiz diye korkuyorum.
Sonra da şöyle dua eder: “Allahım! Bu malın Ömer’i denemek için bir fitne olmasından sana sığınırım.”
Bugüne ne kadar uzak bir tavır! Malın mülkün, paranın servetin imtihan olduğunu, şeytanın bunlar üzerinden ayağı kaydırmada çok mahir olduğunu genellikle unutuyoruz. Çünkü gözümüz dünyanın süsüyle kamaşmış vaziyette. Ancak dünyalıkla seviniyor, dünyalıkla üzülüyoruz.
Oysa dünyaya aldanmak, Mukaddes Kitabımız’ın, Sünnet-i Seniyye’nin, Ashab-ı Güzin’in ve bütün sâlihlerin bizi en çok uyardığı hususlar arasında. Elbette insan nefsi kendini daima temize çekmek ister, üzerine toz kondurmaz. Ama ebediyetimiz adına dünya ile gönül ilişkimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Birer emanet olarak verilen imkânlarla ne yapıyoruz ne yapmak istiyoruz, kendimizi sorgulamamız gerekiyor. Sorguya çekilmeden önce...
Şubat sayımızda buluşmak üzere inşallah...