Görüş Bildir

Nezaketimiz Nerede?

Dinimiz ile nezaket ahlâkının sıkı bir irtibatı vardır. Nezaket, İslâm ahlâkından kabul edilmiştir. Bütün peygamberler nezaket ehlidir ve özellikle Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v.’in öne çıkan vasıflarından biri de nezaketidir. Şu halde İslâm toplumlarında kaba sabalığın, gürültü patırtının değil, nezaketin hakim olması, müminlerin birbirine bu ahlâkla muamele etmesi beklenir.

Nezaket, başkalarını rahatsız edecek söz ve tavırlardan uzak durmak, iyi huylu ve ince davranışlı olmak, kaba ve düşüncesiz söz ve davranışlardan kaçınmak, merhametle ve şefkatle muamele etmek gibi anlamlara gelir. Yani kişinin kendisi kadar diğer insanları da düşünmesi, görgü ve ahlâk kurallarına göre hareket etmesidir. 

Samimi duygularla gösterilen nezaket, kişinin iç âlemindeki güzelliğin, inceliğin yansımasıdır. Buna zarafet de diyebiliriz ki, hayatı insanlarla paylaşmanın, bir arada ve yaşanılır kılmanın en güzel yoludur. En güzel insanlık meziyetlerindendir ve toplum huzurunu temin eden unsurlardandır. 

Nezaket ehli hasbî tebessümü yüzünden, kalbî selamı dilinden eksik etmez. İyiliği teşekkürsüz, emeği iltifatsız bırakmaz. Merhabayı, hasbihali kesmez. İnsanlarla münakaşaya girmez. Evinde, işinde, çarşı pazarda sesini yükseltmez. Kötülüğe kötülükle karşılık vermez. Kaba saba davranmaz. İsteyene hayır demez. Sofrada kusur aramaz. Önünde oturana ayaklarını uzatmaz. Her hal ve tavrında derli topludur. 

Dinimiz ile nezaket ahlâkının sıkı bir irtibatı vardır. Nezaket, İslâm ahlâkından kabul edilmiştir. Bütün peygamberler nezaket ehlidir ve özellikle Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v.’in öne çıkan vasıflarından biri de nezaketidir. Şu halde İslâm toplumlarında kaba sabalığın, gürültü patırtının değil, nezaketin hakim olması, müminlerin birbirine bu ahlâkla muamele etmesi beklenir. 

Günümüzde gidişatın tam aksi yönde olduğunu söylemek kanaatimizce mübalağa sayılmaz. Evde işte, çarşıda pazarda, sosyal medyada kaba saba davranışlar yaygınlaşıyor; hakaret, argo ve küfür tarzı çirkinlikler yayılıyor. Adeta bir nezaketsizlik kültürü neşvü nema buluyor. Üstelik nezaket ehli, hayâ sahibi kişiler aciz ve zayıf görülüyor; kaba ve nobran, empati yoksunu kişiler özgüvenli ve güçlü kişilikler olarak değerlendiriliyor. 

 

Nezaket, kişinin iç âlemindeki güzelliğin,
inceliğin yansımasıdır. Buna zarafet de diyebiliriz ki,
hayatı insanlarla paylaşmanın,
bir arada ve yaşanılır kılmanın en güzel yoludur.



 

‘Kaba ve katı kalpli olsaydın’

 

İnsanlığa hidayet rehberi ve model şahsiyet olarak gönderilen Allah Rasulü s.a.v.’in nezaketi bizzat Kur’an’-ı Kerim’de bildirilir. Ayet-i kerimede mealen “Allah’ın rahmetinden dolayı sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz senin etrafından dağılıp giderlerdi.” (Âl-i İmran 159) buyurulur. Burada yumuşak davranışın bizzat Allah Tealâ’nın rahmetinin bir eseri olduğunun bildirilmesi dikkat çekicidir. Böyle davranmanın Allah’ın rızasına ve Peygamberi’nin ahlâkına muvafık olduğu anlaşılır. 

Diğer taraftan kaba ve katı kalpli olmanın insanlar tarafından hoş karşılanmayacağı, itici bulunacağı da ayet-i kerimede teyit edilir. Devrin Mekke müşrikleri gibi en katı kalpli insanların bile kendilerine kaba saba davranılmasından rahatsız olacağına işaret edilir. Bu ayet-i kerime yöneticiler, öğreticiler, hocalar, toplum önünde bulunan kimseler ve aile büyükleri için son derece ibretlidir. Bu konumlarda bulunan kişilerin muvaffakiyeti, dayatmaları değil nezaketi prensip edinmesine bağlıdır. 

Hadis kaynakları da Efendimiz s.a.v.’in hayran bırakan incelik ve nezaketinden bahseder. O her seslenene “buyrun” diyecek kadar âlicenaptır. O’nun bu üstün ahlâkını Hz. Aişe r.anha validemiz şöyle anlatır: 

“Rasulullah s.a.v.’den daha güzel ahlâklı kimse yoktur. Sahabilerinden yahut aile fertlerinden biri kendisine seslendiğinde O ‘buyrun!’ diye mukabele ederdi.”

Yine hadis kaynaklarımızda Efendimiz s.a.v.’in çocuklara ve hizmetini görenlere bile emir sigasıyla konuşmadığı, eksik ya da kusurlu bir işi sebebiyle kimseyi kınamadığı, gündelik işlerini umumiyetle kendisinin gördüğü kayıtlıdır. Âlemlerin Rabbi’nin O’nun hakkında “Şüphesiz sen yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem 4) buyurmuş olması meseleyi hem tescil eder hem özetler.
 

İçimizdeki iyiler ve kötüler

 

Önce sahabe nesli, ardından selef-i sâlihîn ve sâdât-ı kiram efendilerimiz, Allah Rasulü s.a.v.’in üstün ahlâkını örneklemeye devam etmiştir. Mesela Hasan-ı Basrî k.s.’nin gıybetini yapan kişiye hediye göndermesi bu kabildendir. 

Hiç yoktan sebeplerle meydana gelen cinayet, yaralama, tartışma ve dargınlıkların hiç de az olmadığı günümüzde böyle bir kemale büyük ihtiyaç var. Toplumda nezaket ihtiyacının açıkça görüldüğü pek çok nokta bulunuyor. Mesela şehirlerdeki trafik karmaşası öncelikle nezaket sorunudur. Eliyle işaret ederek “önden buyrun” demek şöyle dursun; yolunu kesmek, önüne geçmek meziyet sayılıyor. 

Nezaket ahlâkımızın zayıfladığını görebileceğimiz bir alan da misafirperverliğimizdir. Misafir ağırlamak doğrudan nezaket ahlâkıyla ilgilidir. Bugün anne babalar dahi kendi çocuklarının evinde kalmaktan çekinir durumdadır. Misafirperverliğimiz yok olmaya yüz tuttuğu için evlerimizde misafir azalıyor. Birbirlerine selam vermeyen, tanışmayan hatta konuşmayan komşular da nezaket imtihanını kaybediyorlar. Gelip gitmeyen, hal hatır sormayan, yeğenlerinin başını okşamayan akrabalar da aynı vaziyetteler.

En vahimi ise, pek çok evde eşlerin kendi aralarında her türlü ölçüsüzlüğü hak görmeleri, çok basit sebeplerle evi adeta terör yuvasına çevirmeleridir. Bu nezaketsizliğin en büyük bedelini ise, kişiliği türlü şekillerde arızalanan çocuklara ödetiyorlar. Ama ya farkında değiller ya da umursamıyorlar.

Öte yandan günümüzde nezaket kavramı, tarihte taşıdığı derin ve güzel anlamından koparak gösteriş için, formaliteden ve yapmacık tavırların önüne sıfat olarak kullanılabiliyor. Oysa nezaket hasbîdir, içten gelerek olur ve sun’îlik kabul etmez. Kalben ve zâhiren külfet olmaz. Bazen bir tebessüm bazen de sıcak bir bakış nezakettir.


 

Günümüzde nezaket kavramı,
tarihte taşıdığı derin ve güzel anlamından
koparak gösteriş için, formaliteden ve
yapmacık tavırların önüne
sıfat olarak kullanılabiliyor.
Oysa nezaket hasbîdir,
içten gelerek olur ve sun’îlik kabul etmez.




 

Nezaketle güzelleşmek

 

Yaygın kötü örneklere rağmen memleketimizde Allah Rasulü s.a.v.’in muradı ve güzel kulluğun alameti olan nezaket ahlâkının yaşanmaya devam etmesi sevindiricidir. Şükretmek gerekir, hâlâ tanımadıklarına selam veren insanlarımız var. En küçük iyilik karşısında teşekkürü esirgemeyen, “İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükretmiş olmaz” hakikatini düstur edinen mümin kardeşlerimiz var.

Fahri Kâinat Efendimiz’in ahlâkını örnek alarak bütün olumsuzluklara rağmen tebessümünü ve ümidini kaybetmeyenler var. Önüne gelen yemeğe burun kıvırmayan, ev halkına, emek sahibine iltifatkâr davranıp gönül alan irfan sahipleri de aramızda bulunuyor. 

Kötülüklerin iyiliklere galebe çalmaması için, nezaketin yaygınlaşması için kendi ahlâkımızı gözden geçirmeliyiz. Nezaket beklemeyi bırakıp, kendimiz nezaket ehlinden olmalıyız. İlmimizi, amelimizi, teknik bilgimizi, maddi varlık ve servetimizi arttırdığımız oranda, belki daha da fazla nezaketimizi artırmalıyız. 

Kaba saba davranmanın, katı kalpli olmanın, kötü sözler sarf etmenin insan onurunu düşüren çirkinliklerden; yumuşak huylu ve nazik olmanın ise yüksek erdemlerden olduğunu yeni nesillere öğretmeliyiz. Ancak bu şekilde bugünümüzü ve yarınımızı güzelleştirebilir, daha yaşanılır bir hayatı hak edebiliriz. 


Semerkand Dergi Logo