Görüş Bildir

Takvim

Arefe 29 Ramazan 1440 / 03 Haziran Pazartesi

Ramazan Bayramı 1 Şevval 1440 / 04 Haziran Salı

Bir Kutlu Misafirin Ardından

On bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif bereketiyle, rahmetiyle, mağfiretiyle manevi dünyamızı yeniden donattı. Bu güzel mevsimde okunan mukabeleler, iftar ve sahur sofralarındaki buluşmalar, dualar, teravihler bir anda bütün seyrimizi değiştirdi ve gönüllerimizi ahiret ümidi ile doldurdu. 

Muhakkak ki Ramazan ayı çok özel manevi ikramlarla bezenmiş bir ay. Bu yüce ikramlardan biri de, içinde türlü hikmetlerin, mana ve faziletlerin bulunduğu oruç ibadeti. Öyle bir ibadet ki hakkıyla yerine getirildiği takdirde, “Umulur ki sizler böylece takva sahibi olursunuz.” (Bakara 183) müjdesine nail kılacak ilahî bir ihsan. Yine Allah Rasulü s.a.v.’in, “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buharî, İman 28) müjdesini verdiği özlenen, beklenen yüce bir armağan.

İşte kulluk şuurunu hatırlatan, nefslerimizi ıslah ile zühd ve takvaya ulaşmak, af ve mağfirete nail olmak için fırsat olan böyle bir zamanı İslâm âlemi olarak idrak ettik. Yüce Mevlâ’nın emir ve yasaklarına uymak için azami gayret gösterdik, oruçlu günlerle kulluk şuuruna eriştik. Elhamdülillah.

Fakat Ramazan-ı Şerif, bıraktığı kardeşlik, samimiyet ve dostluk iklimi ile bu yıl da veda ediyor. Gelişiyle memnun etti, gidişiyle kalpleri mahzun bırakıyor. Ama gönülleri ferahlatan bir hediye ile ayrılıyor bizden. Bir sevinç bırakarak; dostlarımızla, komşularımızla, akrabalarımızla paylaşacağımız bir sevinç... Dargınlıkların son bulduğu, misafirlerin ağırlandığı, büyüklerin hayır dualarının alındığı bu özel günlere, bayrama bizleri ulaştıran Yüce Mevlâ’ya sonsuz hamd ü senalar olsun.

Bayramın Fazileti

“Bayram” manasına gelen Arap­ça “îd” kelimesi dönmek anla­mına gelen “âde” kelimesinden türemiştir. Bayram günlerine “îd” denilmesini şöyle izah ederler:

“Müminler, Ramazan orucundan sonra Fıtr bayramını, hac ibadetinden sonra da Kurban bayramını kutlarlar. Bu ibadetlere her sene tekrar döner­ler ve ibadetlerini yeniden yapar­lar. Cenab-ı Hak da daima onlara sevap ile karşılık verir. Bu günle­rin dönmesi, müminlere sevincin geri dönmesi anlamına gelir.”

Bayram, insan ruhunun ilahî ik­ramlarla sevinip huzur bulması ve bu hali insanlarla paylaşmasıdır. Bu yüzden bayramlarımız, iba­det tarafının yanı sıra kaynaşma, barışma ve paylaşma demektir. Bu güzel hasletler bu mübarek zamanlarda hikmet-i ilahî olarak kolaylaştırılmıştır. Ayrı­ca diğer vakitlere göre daha fazla sevap ile müjdelenmiştir. Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki:

“Ramazan bayramı sabahı Allah Tealâ melekleri gönderir. Melek­ler yeryüzüne iner. Sokak başlarını tutarlar ve şöyle seslenirler:

– Ey Muhammed ümmeti! Bol hediyeler ihsan eden ve büyük günahları bağışlayan Rabbinizin huzuruna koşun!

Onların bu nidalarını insanlar ve cinlerden başka bütün mahlukat işitir. İnsanlar camilerde topla­nınca Cenab-ı Mevlâ meleklerine şöyle seslenir:

– Görevini yapan kişinin mükâfatı nedir?

Melekler şöyle cevap verirler:

– Ey Rabbimiz! Ona verilecek kar­şılık, bedelini eksiksiz almak olmalıdır.

Cenab-ı Mevlâ da meleklerine şöyle buyurur:

– Ey meleklerim, sizleri şahit tutu­yorum, ben onlardan razı oldum ve onları bağışladım.” (Beyhakî, Şu­abu’l-Îmân 3695)

Allah Rasulü s.a.v.’in kıldığı ilk bayram namazı, hicretin ikinci yılında kılmış olduğu Ramazan (Fıtr) bayramı namazıdır. Allah Rasulü s.a.v. bu yıldan sonra bu namazı hiç terk etmemiştir.

Ebu Hüreyre r.a. Rasulullah s.a.v.’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:

“Bayramlarınızı tekbirlerle süsleyiniz.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’s-Sagîr, 1/215)

Yine Allah Rasulü s.a.v. şöyle buyurmuştur:

“Kim bayram günü üç yüz defa, ‘Sübhânallahi ve bihamdihî’ der ve bunu müslümanların ölülerine hediye ederse, her müminin kabrine bir nur girer ve o kişi vefat ettiği zaman Cenab-ı Hak kendisinin kabri için de bin nur verir.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Evsat, 1/357)

Ramazan Ayı’ndan Sonra

Bir ay boyunca oruca alışan biz müslümanlar için Allah Rasulü s.a.v. tarafından Şevval ayında da altı gün oruç tavsiye edilmiştir. Rasulullah Efendimiz s.a.v., Şevval orucunun bir sene oruç tutmuş gibi sevaba vesile olacağını duyurmuş, bu yüzden Ramazan-ı Şerif’i ihya eden müminler Şevval ayında da altı gün oruç tutmakla bütün seneyi oruçlu geçirmiş olma sevabına nail olmak istemişlerdir. Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:

“Kim Ramazan’ı oruçla geçirip buna Şevval’den altı gün daha ilave ederse bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur.” (Müslim, Savm 204)

Bir diğer hadis-i şerif de şöyledir:

“Kim Ramazan ve Şevval ayını oruçlu geçirir ve Pazartesi ve Perşembe günleri de oruç tutarsa cennete girer.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/416)

Şevval ayında tutulacak bu altı günlük orucun faziletlerinden biri de, Ramazan ayında tutulan farz oruçta meydana gelen kusur ve eksikleri telafi etmesidir. Öyle ki, hiçbir oruçlu orucuna tesir eden bir kusurdan uzak değildir. Farz ibadetlerde meydana gelen kusur ve eksiklerin kıyamet günü nafile ibadetlerle telafi edileceği unutulmamalıdır.



Semerkand Dergi Logo